Veri Merkezleri ve Kamu-Özel İş Birliği ile Türkiye’nin Dijital Geleceği
Veri Merkezleri ve Kamu-Özel
İş Birliği ile Türkiye’nin Dijital Geleceği
Gayrimenkul sektörünün geleneksel
oyuncuları için uzun yıllar konut, ofis ve AVM’ler öncelikli yatırım alanları
olmuştur. Ancak artık gündemimiz değişiyor: Veri Merkezleri, önümüzdeki
on yılın en stratejik gayrimenkul sınıfı olmaya aday fonksiyonu. Yapay zekâ,
bulut teknolojileri ve dijitalleşen ekonomi ve şehirler ile bu alandaki talepler
hızla artmakta. Yer seçim kriterlerine baktığımızda ise; elektrik altyapısına
ve şebekeye yakınlık, ulaşım ve lojistiğe erişimde kolaylık, su temini ve atık
su altyapısının hazır olduğu yerler, yeterli arsa büyüklüğü gibi konular ve
büyük nüfus merkezlerine yakınlık kriterlerin ön plana çıktığını görüyoruz.
Veri merkezleri yakın gelecekte
su, elektrik ve kanalizasyon kadar temel bir altyapı olarak tanımlanacak.
İnternetin sürekliliğini sağlayan bu tesisler; finans, sağlık, savunma ve
günlük dijital yaşamın bel kemiği durumunda. Ancak diğer altyapılardan farklı
olarak tamamen özel sektör tarafından geliştiriliyor ve işletiliyor.
Önümüzdeki yıllar itibariyle veri
merkezi sektöründe yapay zekâ kaynaklı dönüşümün hız kazandığını
göreceğiz. Son iki yılda milyarlarca dolarlık AI yatırımı yapılması,
veri işlem kapasitesine olan talebi yükseltmiş durumda. Yeni GPU teknolojileri
sayesinde işlem gücü katlanarak artıyor; bu da hem daha yoğun donanım altyapısı
hem de daha güçlü enerji altyapısı gerektiriyor. AI talebi, yüksek güçlü
altyapıya uygun arazilerde ciddi değer artışı yaratmakta. Bu nedenle Veri
Merkezi yatırımlarında arsa seçiminde artık fiyat değil, hazır elektrik
kapasitesi ve trafo merkezine yakınlık belirleyici hale geldi. Kazanan
geliştiriciler; enerjiyle entegre düşünebilen, teknik ortaklıklar kurabilen
ve sürdürülebilir tasarımı merkeze alan oyuncular olacak. Ayrıca, yenilenebilir
enerji çözümleriyle desteklenen yatırımlar hem çevresel kaygıları bertaraf edecek
hem de finansal sürdürülebilirliği güçlendirecektir.
Türkiye, Orta Doğu’nun yükselen
veri merkezi pazarlarından biri haline geliyor. Bu büyüme hem yeni tesis
yatırımlarını hem de arazi geliştirme fırsatlarını beraberinde getiriyor. Türkiye’nin
stratejik konumu ve genç nüfusu, ülkemizi bölgesel bir veri üssü haline
getirebilir. Fakat bu potansiyelin gerçeğe dönüşmesi için yalnızca özel
sektörün değil, kamu otoritesinin de güçlü desteği şart. Veri merkezleri yüksek
enerji, güçlü fiber altyapı ve çevresel sürdürülebilirlik ekosistemi ile
büyümektedir. Burada kamu-özel iş birliği (PPP) modeli kilit rol
oynuyor: enerji arz güvenliği, vergi teşvikleri, hızlı idari izin süreçleri ve
uygun arsa tahsisleri olmadan bu projelerin hayata geçmesi hayli zor.
Türkiye’de pazarın büyüklüğü
2024’te 161 milyon dolar seviyesindeyken, 2030’da yaklaşık 476 milyon
dolara ulaşması bekleniyor. Türkiye özelinde pazarın gelişimini destekleyen
başlıca faktörler: Yapay zekâ (AI) ve büyük veri uygulamalarının hızlı
yayılımı, kamu desteği ve veri merkezlerine yönelik teşvik politikaları, 5G
altyapısının yaygınlaşması, bulut bilişim hizmetlerindeki büyüme,
sürdürülebilirlik hedefleri ve yeşil enerji kullanımı, akıllı şehir projeleri
ve dijital dönüşüm girişimleri, yeni deniz altı kablo hatları ve cloud-on-ramp
servislerinin artışı gibi konular görünüyor.
Veri Merkezlerinin dağılımına
baktığımızda İstanbul doygunlaşırken, çevre illerde yeni jenerasyon veri
kampüsleri için uygun maliyetli ve enerjiye yakın bölgeler öne çıkıyor. İstanbul,
19 faal tesisle ülkenin açık ara veri merkezi başkenti konumunda. Ankara,
İzmir, Bursa, Tekirdağ ve Denizli gibi şehirler son yıllarda dikkat çekmeye
başladı.
Turkcell, Türk Telekom, Equinix,
Vodafone, Sadece Hosting, Radore, NGN, KKB, Telehouse, Comnet, Sparkle,
Datacasa gibi mevcut oyunculara DAMAC Digital, Khazna Data Centers,
EdgeConneX gibi uluslararası operatörlerin Türkiye’ye girişi, pazarın
küresel çekim gücünü de gösteriyor. Türkiye, artık bölgesel veri merkezi
oyuncularının yanında Körfez ve Avrupa merkezli fonların yatırım radarında.
Özellikle Arap Yarımadası’ndan gelen şirketler, Türkiye’yi “Avrupa-Asya geçiş
noktası” olarak konumlandırıyor.
Giderek dijitalleşen ekonomide
sermaye artık ofis binalarına değil, veri merkezlerine yöneliyor gibi
gözüküyor. Yapay zekâ ve bulut bilişim sistemleri devreye girdikçe, büyük veri
işleme kapasitesine duyulan ihtiyaç artmakta ve buna karşılık fiziksel ofis
alanlarına talep azalmaktadır. Gayrimenkul geliştirici açısından, veri
merkezleri yüksek elektrik talebi ve teknolojik hızla değişen yapıları
nedeniyle uzun vadeli planlama, güç altyapısı ve kiracı çeşitliliğine dikkat
edilmesi gereken özel bir yatırım alanıdır.
Sonuç olarak, veri
merkezleri yalnızca teknoloji yatırımı değil, gayrimenkulün geleceğini de
yeniden tanımlıyor. Kamu-özel ortaklıklarını stratejik şekilde kurgulayan
geliştiriciler, Türkiye’nin dijital sıçramasında öncü rol üstlenecek gibi
duruyor.

